Eskişehir tarihçesi
Eski ve Orta Çağlarda Dorylaion/Dorylaeum ismi ile tanınan şehrin geçmişi, şehrin ilk kurulduğu yer olan Şarhöyük ören yerinde devam eden kazılara göre bugün için MÖ 3000 yıllarına (İlk Tunç Çağı) kadar uzanır. Bununla birlikte Eskişehir’in güneydoğusunda Mahmudiye İlçesi’nden başlayarak Seydi Suyu boyunca Mesudiye, Hamidiye, Doğançayır, Bardakçı/Keçiçayırı yakın çevresinde yapılan arkeolojik çalışmalar, Eskişehir yöresinin geçmişinin Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Çağı: GÖ 600000-12000) kadar geri gittiğini gösterir. Neolitik Çağ’da (Yeni Taş Çağı: MÖ 10000-5500) başlayan ilk yerleşik topluluklara ait izler Demircihöyük, Kalkanlı ve Keçiçayırı Höyüklerinde saptanmıştır. Bu dönemi takip eden Kalkolitik Çağ (Bakır Taş Çağı: MÖ 5500- 3200/3000) Yukarı Porsuk Vadisi’nde Orman Fidanlığı, Kes Kaya ve Kanlıtaş gibi yerleşmelerle temsil edilir. Kazı ve araştırmalar Eskişehir bölgesinin, İlk Tunç Çağı boyunca (MÖ 3000-2000) yoğun olarak iskân edildiğini gösterir. Demircihöyük ve Sarıket Mezarlığı ile kazısı devam eden Küllüoba Höyüğü sayesinde bu dönem hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunmuştur. Orta
MÖ:1500-1200 Şarhöyük'te bulunan mühür baskı, Hitit kralının oğlu akrabası veya saray mensubunun burda yönetici oluşunu gösterir.(MÖ 2000- 1500) ve Son Tunç Çağı’nda (MÖ 1500-1200) yerleşme yerlerinin sayısında bir düşüş meydana gelir. Bununla birlikte, bu yerleşmeler daha kalabalık nüfusu barındıran büyük birer merkeze dönüşmüştür. Eski Hitit dönemine ait Çavlum mezarlık alanı, Şarhöyük kazılarında ortaya çıkartılan Hitit tabakaları, Karahöyük gibi yerleşim yerleri Eskişehir ve çevresinin Eski Hitit (Orta Tunç Çağı) ve Hitit İmparatorluk Çağı’ndaki (Son Tunç Çağı) önemini açık bir şekilde gösterir.
MÖ:228 Bergama kralı I.Attalos'un hakimiyeti. Pessinus bölgede en ünlü ticaret ve din merkezidir.MÖ 1200 yıllarında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte Anadolu’da yaklaşık 400 yıl süren Karanlık Çağ başlar. Aynı dönemde Trak kökenli Frigler dalgalar halinde Boğazlar yoluyla Anadolu’ya göç eder, MÖ 9. yy başlarından itibaren Frigler Orta Anadolu’da başkentleri Gordion (Polatlı/Yassıhöyük) olmak üzere güçlü bir devlet kurarlar. Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasında uzanan Dağlık Frigya Bölgesi, Friglerin tarihleri boyunca siyasi ve kültürel bakımdan en güçlü ve etkili oldukları kesimdir. Bu bölgedeki derin vadilerde MÖ 8-6. yüzyılın ilk yarısı içinde birçok kale tipi Frig yerleşmesi kurulmuştur. Ayrıca verimli ovalardaki höyüklerde Frig yerleşim tabakaları saptanmıştır. Frig Devleti, MÖ 7. yüzyılın başlarında doğudan batıya tüm Anadolu’yu kasıp kavuran göçebe Kimmer boylarının saldırılarıyla yıkılmıştır. Bu olay Frig egemenliğinin sonu, Friglerin tamamen tarih sahnesinden çekilmesi demek değildir. Kimmerlerden kaçabilen kral ailesinin üyeleri, kültür ve geleneklerini koruyarak Orta Anadolu’nun çeşitli kesimlerinde varlıklarını sürdürmüştür. Frig beyleri, Dağlık Frigya Bölgesi’nde Lidya kralı Alyattes’in MÖ 590 yılında Medlere karşı giriştiği Kızılırmak seferine kadar bağımsızca, bu tarihten MÖ 547 yılındaki Pers istilasına kadar da Lidya Krallığı’na bağlı prenslikler halinde yaşamlarına devam etmiştir. MÖ 547 yılında Pers Kralı II. Kyros’un Lidya kralı Kroisos’un başkenti Sardes’i (Salihli/Sart) yakıp yıkması sonucu Lidya Krallığı sona ermiştir. Bu olaydan sonra Frigya, iki yüz yılı aşkın bir süre Pers İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. Pers yönetimi sırasında, Eskişehir ve çevresi Büyük Frigya Satraplığı içinde yer almıştır. Bu dönemde tesis edilen Pers Kral yolunun bir bölümü Frigya topraklarında Eskişehir yakınlarında Pessinus’dan (Ballıhisar) geçip Sangarios (Sakarya) Irmağı’nı aşarak doğu yönünde devam eder. Pers egemenliğini MÖ 333’ten itibaren Makedonya Kralı Büyük İskender’in hâkimiyeti izler. Büyük İskender’in MÖ 323’te Babil’de ölümünden sonra generalleri arasında imparatorluk topraklarının yönetimine yönelik iktidar çekişmeleri başlar. Bu dönemde Anadolu topraklarında yaşanan siyasi kargaşa ve savaş ortamında Eskişehir ve çevresi, Frigya Bölgesi’nin bir parçası olarak MÖ 301 yılında önce Büyük İskender’in komutanlarından Lysimakhos’un, MÖ 281’de Seleukosların eline geçer. MÖ 278/277’de Orta ve Batı Avrupa kökenli Galat (Kelt) kabileleri Balkanlar üzerinden Boğazlar yoluyla Anadolu’ya girer. Galatlar, Orta Anadolu’da, sonraları Galatya olarak adlandırılan Yukarı Sakarya ve Orta Kızılırmak bölgesine yerleşir. Bu bölgeyi kendi aralarında üçe ayıran Galat boylarından Tolistoboglar, Eskişehir’de Sivrihisar yöresinde Pessinus’a yerleşir. Dorylaion’dan Pessinus’a doğru devam eden yol üzerinde Trokna (Kaymaz), Germia (Gümüşkonak) ve Eudoksias (Hamamkarahisar) Tolistobog boyunun denetimi altındaki diğer önemli merkezlerdir.
MÖ 227’den itibaren Eskişehir ve çevresinde Anadolu’nun güçlü Hellenistik krallıklarından Bergama Krallığı’nın hâkimiyeti görülür. Bu durum MÖ 133 yılında Bergama kralı III.
Mö:116 Dorylaion, Roma'nın Asya Eyaletleri sınırları içine alır.Attalos’un bir vasiyetname ile Bergama Krallığı’nı ve hazinesini Roma’ya bırakmasına kadar devam eder. Bundan sonra Anadolu’nun batısında Roma’nın Asya Eyaleti (Provincia Asia) kurulur. Eskişehir’in de içinde bulunduğu Frigya toprakları MÖ 116’da Asya Eyaleti sınırları içine alınır. MÖ 30-MS 395 Roma imparatorluk dönemidir. Dönemin başlarında Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) bizzat kendisine bağlı olan Galatya Eyaletini (Provincia Galatia) kurar. Eskişehir’in doğusunda kalan Sakarya kıvrımı içindeki bütün topraklar, yeni eyaletin sınırlarına dâhil edilir. Germa’da bir Roma kolonisi kurulur. Roma ve eyaletlerinde Pax Romana (Roma Barışı) adı ile iki yüz yıl süren refah döneminde Eskişehir ve çevresi özellikle Flaviuslar (MS 69-96), Hadrianus (MS 117-138) ve Antoninuslar (MS 138-192) zamanında zenginleşmiş, çeşitli bayındırlık faaliyetlerine sahne olmuştur.
Roma İmparatorluğu MS 395’te Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılır. Eskişehir ve yöresi, MS 4-13. yüzyıllar arasında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun içinde yer alır. Bu dönemde Orta Anadolu’da ticaret merkezlerinin gelişmesi sırasında Eskişehir yöresinde de yeni yerleşmeler kurulur. İmparator Justinianus’un adını taşıyan Justinianopolis (Sivrihisar) bu kentlerin başında gelir. Aynı imparator Dorylaion kentinde de çeşitli imar faaliyetlerinde bulunur. Yazılı kaynaklarda imparatorun bu şehirde yer alan yazlık sarayından bahsedilir. Midaion (Alpu/Karahöyük), Nakoleia (Seyitgazi), Metropolis (Kümbet), Santabaris (Bardakçı) ve Hanköy bölgenin Bizans dönemine ait diğer önemli şehirlerini oluşturur.
Eskişehir yöresi, stratejik konumu nedeni ile İslam fetihleri döneminde de önemli rol oynar. Eskişehir Ovası, önce Arap, daha sonra Selçuklulara karşı yapılan savaşlarda Bizans ordularının toplantı yeri olur. Dorylaion’un adı Arap kaynaklarında Darauliya/Drusilya olarak geçer. Araplar Anadolu’ya yaptıkları seferler sırasında 708 ve 838 tarihlerinde Dorylaion önlerine kadar gelir. 11. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu akınları Anadolu’ya yayılmaya başlar. Dorylaion, Türk akınları karşısında Bizans’ın elinden çıkan ilk mevkilerden biri olur. Türkler, 1074’te Eskişehir ve yöresini ele geçirdiler. Anadolu Selçuklu Devleti kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman, Türklerin yayılmasını durdurmaya çalışan Bizanslılarla Eskişehir önlerinde savaşır ve İznik’e kadar ilerler.
I. Kılıç Arslan zamanında Anadolu Selçuklu Devleti, batıdan gelen çok önemli bir tehlike ile karşı karşıya kalır. I. Haçlı orduları karşısında önce başkent İznik kaybedilir. Bundan
1648 Evliya çelebi Eskişehir'e gelir ünlü Seyahatnamesinde Eskişehir ve Çevresini Anlatır.sonra I. Kılıç Arslan, Haçlı ordularını karşılamak üzere Dorylaion’da karargâh kurar. Tarihe Dorylaion Meydan Savaşı olarak geçen savaşta I. Kılıç Arslan yenilir (1 Temmuz 1097). Bunun sonucunda Eskişehir ve çevresindeki Türk gücü azalır. Ancak bölge tamamen kaybedilmez. 25 Ekim 1147’de Selçuklu Sultanı Mesud, yine Dorylaion yakınlarında yapılan savaşta bu kez II. Haçlı ordularını büyük bir bozguna uğratır.
Selçuklu tahtına çıkan II. Kılıç Arslan (1155-1129) ile çağdaşı Bizans imparatoru Manuel Komnenos (1143-1180) arasında yapılan saldırmazlık anlaşması çerçevesinde Selçuklularla Bizanslılar bölgede uzunca bir süre barış içinde yaşadılar. Ancak, ilerleyen zaman içinde anlaşma karşılıklı olarak ihlal edildi. Bu durum Bizansla Anadolu Selçuklularının arasını yeniden açtı. İki devlet arasındaki üstünlük savaşları, Miryakefalon Savaşı’nın Selçuklularca kazanılmasıyla noktalandı. (1176)
Eskişehir, Anadolu sağ kol güzergâhında yol kavşağı üzerinde olduğundan bir menzil olarak da büyük bir öneme sahiptir. Sefer sırasında ordunun konakladığı menzil noktalarından biri olan Eskişehir, 16. yüzyılda da bir menzil olarak hizmet verir. Resmi haberleşmenin sağlanmasında ve ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasında üstlendiği askeri işleviyle önemini korur. 16. yüzyılda Osmanlı tapu tahriri defterlerinde Dorylaion Kalesi “Şehröyük” olarak geçer. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi vakıf defterlerinde Şehröyük, saraya tay yetiştirmek üzere vakfedilir.
Eskişehir ve civarı, 1180 tarihlerinde tamamen bir Türk yurduna dönüşür. 13. yüzyılın sonunda Eskişehir, bir Türk kenti olarak Mahruse-i Sultanyüği adı ile uçta Anadolu Selçuklu Devleti’nin Sultanyüği (Sultanönü) Sancağı’nın merkezi olur.
Eskişehir Minyatürü - beyan- Menzil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han 29 Aralık 1536İmparatorluğun yeniden yapılanma ve merkezileşme süreci olarak tanımlayabileceğimiz 19. yüzyılda Eskişehir’in, idari yapısı sürekli değişim gösterir. Bu değişim Eskişehir’in iç dinamikleri (Ekonomik ve sosyal yapısındaki değişim) nedeniyle başlayan bir değişim değildir. Ülke genelinde mali askeri gerekçelerle yapılan yönetsel değişikliklerdir. II. Mahmut döneminde görülen mütesellimlik ve müşirlik idaresine bağlı sancak haline dönüştürülmesi ile Tanzimat dönemindeki muhassıllık ve kaymakamlık örgütlenmesi bu sürecin bir sonucudur. Nihayetinde 1864 Vilayet Nizamnamesi’nin uygulamaya girmesiyle birlikte Eskişehir, Hüdavendiğar Vilayeti Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza haline dönüştürülür. Ancak bu süreçte, kentin fiziki dokusunda ve sosyo-kültürel-ekonomik yapısında dikkate değer bir değişim yaşanmamıştır. Yalnızca, Eskişehir’in bu devrine ait en dikkate değer olgular, sınırlı da olsa devam edegelen lüle taşı ticareti ile Çifteler Hara-ı Hümayunu’dur. Eskişehir’in tarihsel sürecindeki esas kırılma 19. yüzyılın sonunda kente demir yolu gelmesi ve yoğunlaşan Kırım, Kafkas ve Rumeli muhacirlerinin yerleştirilmesi ile yaşanır. Nüfus kompozisyonu değişen kentte tarımsal üretim artar, ticaret gelişir. Çevre illerin ürünlerinin toplanıp, dağıtıldığı ticari bir organizatör haline gelir. Tarım dışında yeni iş alanları açılır. İş kültürünün gelişmeye başladığı kent, artık 20. yüzyılın başında görüldüğü gibi, küçük ve bakımsız bir kasaba değildir. Resmi yazışmalarda İstanbul ve İzmir’den sonra en ilgi çekici ve gelişmeye uygun şehir olarak tanımlanır. 4 Nisan 1915’te bağımsız sancak merkezine dönüştürülür. Çanakkale Savaşı sırasında padişah V. Mehmed Reşad, hanedan ve hükümet üyelerinin kente taşınması söz konusu olur.
İngilizler, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 22 Ocak 1919’da şehrin önemli merkezlerini işgal eder. 7 Ekim 1919’da bağımsızlığın sembolü olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Demir yolu yapımı tamamlanır, İstanbul-Eskişehir tre seferi başlar.Cemiyeti’nin Eskişehir Şubesi kurulur. Yurtsever halkın ve 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın çabalarıyla 1920’nin Mart ayında İngilizler şehri terk eder. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı’nın önemli dönüm noktaları Eskişehir ve çevresinde yaşanır. Yunanlılara karşı kazanılan 1. İnönü (6-10 Ocak 1921) ve 2. İnönü (23 Mart-1Nisan1921) Zaferleri Türk halkının bağımsızlığa olan inancını pekiştirir. Şehir, Eskişehir-Kütahya Savaşları’nda (10-25 Temmuz 1921) Türk Ordusu’nun daha fazla yıpranmaması için Sakarya’nın doğusuna çekilmesi sırasında 19 Temmuz’da boşaltılır. Yunanlılar 21 Temmuz’da şehri tümüyle işgal eder. Büyük Zafer’in kazanılmasından sonra 2 Eylül 1922’de şehir işgalden kurtulur.
Atatürk, birçok kez şehri ziyaret eder. 15 Ocak 1923 tarihli gezisinde, halkın Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği özveriden övgüyle söz eder. Şehir, Cumhuriyet döneminde yıldızı parlayan merkezlerden biri olur. 1925’te il olur. Tarım alanında büyük ilerlemeler kaydeder. Ancak ekonomi, demir yolu, Hava İkmal ve Şeker Fabrikası üçgeninde hayat bulur. Eskişehirspor, 1965’te kurulduktan hemen sonra büyük kulüplerin saltanatını sarsar. Eskişehir, yazar ve şairleriyle, çıkartılan dergileriyle kültürel alanda adından söz ettirir. Büyükşehir olan Eskişehir’de uluslar arası festivaller düzenlenir, kültürel ve sosyal alanlarda adeta bir rönesans yaşanır.
Eski ve Orta Çağlarda Dorylaion/Dorylaeum ismi ile tanınan şehrin geçmişi, şehrin ilk kurulduğu yer olan Şarhöyük ören yerinde devam eden kazılara göre bugün için MÖ 3000 yıllarına (İlk Tunç Çağı) kadar uzanır. Bununla birlikte Eskişehir’in güneydoğusunda Mahmudiye İlçesi’nden başlayarak Seydi Suyu boyunca Mesudiye, Hamidiye, Doğançayır, Bardakçı/Keçiçayırı yakın çevresinde yapılan arkeolojik çalışmalar, Eskişehir yöresinin geçmişinin Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Çağı: GÖ 600000-12000) kadar geri gittiğini gösterir. Neolitik Çağ’da (Yeni Taş Çağı: MÖ 10000-5500) başlayan ilk yerleşik topluluklara ait izler Demircihöyük, Kalkanlı ve Keçiçayırı Höyüklerinde saptanmıştır. Bu dönemi takip eden Kalkolitik Çağ (Bakır Taş Çağı: MÖ 5500- 3200/3000) Yukarı Porsuk Vadisi’nde Orman Fidanlığı, Kes Kaya ve Kanlıtaş gibi yerleşmelerle temsil edilir. Kazı ve araştırmalar Eskişehir bölgesinin, İlk Tunç Çağı boyunca (MÖ 3000-2000) yoğun olarak iskân edildiğini gösterir. Demircihöyük ve Sarıket Mezarlığı ile kazısı devam eden Küllüoba Höyüğü sayesinde bu dönem hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunmuştur. Orta
MÖ:1500-1200 Şarhöyük'te bulunan mühür baskı, Hitit kralının oğlu akrabası veya saray mensubunun burda yönetici oluşunu gösterir.(MÖ 2000- 1500) ve Son Tunç Çağı’nda (MÖ 1500-1200) yerleşme yerlerinin sayısında bir düşüş meydana gelir. Bununla birlikte, bu yerleşmeler daha kalabalık nüfusu barındıran büyük birer merkeze dönüşmüştür. Eski Hitit dönemine ait Çavlum mezarlık alanı, Şarhöyük kazılarında ortaya çıkartılan Hitit tabakaları, Karahöyük gibi yerleşim yerleri Eskişehir ve çevresinin Eski Hitit (Orta Tunç Çağı) ve Hitit İmparatorluk Çağı’ndaki (Son Tunç Çağı) önemini açık bir şekilde gösterir.
MÖ:228 Bergama kralı I.Attalos'un hakimiyeti. Pessinus bölgede en ünlü ticaret ve din merkezidir.MÖ 1200 yıllarında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte Anadolu’da yaklaşık 400 yıl süren Karanlık Çağ başlar. Aynı dönemde Trak kökenli Frigler dalgalar halinde Boğazlar yoluyla Anadolu’ya göç eder, MÖ 9. yy başlarından itibaren Frigler Orta Anadolu’da başkentleri Gordion (Polatlı/Yassıhöyük) olmak üzere güçlü bir devlet kurarlar. Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasında uzanan Dağlık Frigya Bölgesi, Friglerin tarihleri boyunca siyasi ve kültürel bakımdan en güçlü ve etkili oldukları kesimdir. Bu bölgedeki derin vadilerde MÖ 8-6. yüzyılın ilk yarısı içinde birçok kale tipi Frig yerleşmesi kurulmuştur. Ayrıca verimli ovalardaki höyüklerde Frig yerleşim tabakaları saptanmıştır. Frig Devleti, MÖ 7. yüzyılın başlarında doğudan batıya tüm Anadolu’yu kasıp kavuran göçebe Kimmer boylarının saldırılarıyla yıkılmıştır. Bu olay Frig egemenliğinin sonu, Friglerin tamamen tarih sahnesinden çekilmesi demek değildir. Kimmerlerden kaçabilen kral ailesinin üyeleri, kültür ve geleneklerini koruyarak Orta Anadolu’nun çeşitli kesimlerinde varlıklarını sürdürmüştür. Frig beyleri, Dağlık Frigya Bölgesi’nde Lidya kralı Alyattes’in MÖ 590 yılında Medlere karşı giriştiği Kızılırmak seferine kadar bağımsızca, bu tarihten MÖ 547 yılındaki Pers istilasına kadar da Lidya Krallığı’na bağlı prenslikler halinde yaşamlarına devam etmiştir. MÖ 547 yılında Pers Kralı II. Kyros’un Lidya kralı Kroisos’un başkenti Sardes’i (Salihli/Sart) yakıp yıkması sonucu Lidya Krallığı sona ermiştir. Bu olaydan sonra Frigya, iki yüz yılı aşkın bir süre Pers İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. Pers yönetimi sırasında, Eskişehir ve çevresi Büyük Frigya Satraplığı içinde yer almıştır. Bu dönemde tesis edilen Pers Kral yolunun bir bölümü Frigya topraklarında Eskişehir yakınlarında Pessinus’dan (Ballıhisar) geçip Sangarios (Sakarya) Irmağı’nı aşarak doğu yönünde devam eder. Pers egemenliğini MÖ 333’ten itibaren Makedonya Kralı Büyük İskender’in hâkimiyeti izler. Büyük İskender’in MÖ 323’te Babil’de ölümünden sonra generalleri arasında imparatorluk topraklarının yönetimine yönelik iktidar çekişmeleri başlar. Bu dönemde Anadolu topraklarında yaşanan siyasi kargaşa ve savaş ortamında Eskişehir ve çevresi, Frigya Bölgesi’nin bir parçası olarak MÖ 301 yılında önce Büyük İskender’in komutanlarından Lysimakhos’un, MÖ 281’de Seleukosların eline geçer. MÖ 278/277’de Orta ve Batı Avrupa kökenli Galat (Kelt) kabileleri Balkanlar üzerinden Boğazlar yoluyla Anadolu’ya girer. Galatlar, Orta Anadolu’da, sonraları Galatya olarak adlandırılan Yukarı Sakarya ve Orta Kızılırmak bölgesine yerleşir. Bu bölgeyi kendi aralarında üçe ayıran Galat boylarından Tolistoboglar, Eskişehir’de Sivrihisar yöresinde Pessinus’a yerleşir. Dorylaion’dan Pessinus’a doğru devam eden yol üzerinde Trokna (Kaymaz), Germia (Gümüşkonak) ve Eudoksias (Hamamkarahisar) Tolistobog boyunun denetimi altındaki diğer önemli merkezlerdir.
MÖ 227’den itibaren Eskişehir ve çevresinde Anadolu’nun güçlü Hellenistik krallıklarından Bergama Krallığı’nın hâkimiyeti görülür. Bu durum MÖ 133 yılında Bergama kralı III.
Mö:116 Dorylaion, Roma'nın Asya Eyaletleri sınırları içine alır.Attalos’un bir vasiyetname ile Bergama Krallığı’nı ve hazinesini Roma’ya bırakmasına kadar devam eder. Bundan sonra Anadolu’nun batısında Roma’nın Asya Eyaleti (Provincia Asia) kurulur. Eskişehir’in de içinde bulunduğu Frigya toprakları MÖ 116’da Asya Eyaleti sınırları içine alınır. MÖ 30-MS 395 Roma imparatorluk dönemidir. Dönemin başlarında Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) bizzat kendisine bağlı olan Galatya Eyaletini (Provincia Galatia) kurar. Eskişehir’in doğusunda kalan Sakarya kıvrımı içindeki bütün topraklar, yeni eyaletin sınırlarına dâhil edilir. Germa’da bir Roma kolonisi kurulur. Roma ve eyaletlerinde Pax Romana (Roma Barışı) adı ile iki yüz yıl süren refah döneminde Eskişehir ve çevresi özellikle Flaviuslar (MS 69-96), Hadrianus (MS 117-138) ve Antoninuslar (MS 138-192) zamanında zenginleşmiş, çeşitli bayındırlık faaliyetlerine sahne olmuştur.
Roma İmparatorluğu MS 395’te Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılır. Eskişehir ve yöresi, MS 4-13. yüzyıllar arasında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun içinde yer alır. Bu dönemde Orta Anadolu’da ticaret merkezlerinin gelişmesi sırasında Eskişehir yöresinde de yeni yerleşmeler kurulur. İmparator Justinianus’un adını taşıyan Justinianopolis (Sivrihisar) bu kentlerin başında gelir. Aynı imparator Dorylaion kentinde de çeşitli imar faaliyetlerinde bulunur. Yazılı kaynaklarda imparatorun bu şehirde yer alan yazlık sarayından bahsedilir. Midaion (Alpu/Karahöyük), Nakoleia (Seyitgazi), Metropolis (Kümbet), Santabaris (Bardakçı) ve Hanköy bölgenin Bizans dönemine ait diğer önemli şehirlerini oluşturur.
Eskişehir yöresi, stratejik konumu nedeni ile İslam fetihleri döneminde de önemli rol oynar. Eskişehir Ovası, önce Arap, daha sonra Selçuklulara karşı yapılan savaşlarda Bizans ordularının toplantı yeri olur. Dorylaion’un adı Arap kaynaklarında Darauliya/Drusilya olarak geçer. Araplar Anadolu’ya yaptıkları seferler sırasında 708 ve 838 tarihlerinde Dorylaion önlerine kadar gelir. 11. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu akınları Anadolu’ya yayılmaya başlar. Dorylaion, Türk akınları karşısında Bizans’ın elinden çıkan ilk mevkilerden biri olur. Türkler, 1074’te Eskişehir ve yöresini ele geçirdiler. Anadolu Selçuklu Devleti kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman, Türklerin yayılmasını durdurmaya çalışan Bizanslılarla Eskişehir önlerinde savaşır ve İznik’e kadar ilerler.
I. Kılıç Arslan zamanında Anadolu Selçuklu Devleti, batıdan gelen çok önemli bir tehlike ile karşı karşıya kalır. I. Haçlı orduları karşısında önce başkent İznik kaybedilir. Bundan
1648 Evliya çelebi Eskişehir'e gelir ünlü Seyahatnamesinde Eskişehir ve Çevresini Anlatır.sonra I. Kılıç Arslan, Haçlı ordularını karşılamak üzere Dorylaion’da karargâh kurar. Tarihe Dorylaion Meydan Savaşı olarak geçen savaşta I. Kılıç Arslan yenilir (1 Temmuz 1097). Bunun sonucunda Eskişehir ve çevresindeki Türk gücü azalır. Ancak bölge tamamen kaybedilmez. 25 Ekim 1147’de Selçuklu Sultanı Mesud, yine Dorylaion yakınlarında yapılan savaşta bu kez II. Haçlı ordularını büyük bir bozguna uğratır.
Selçuklu tahtına çıkan II. Kılıç Arslan (1155-1129) ile çağdaşı Bizans imparatoru Manuel Komnenos (1143-1180) arasında yapılan saldırmazlık anlaşması çerçevesinde Selçuklularla Bizanslılar bölgede uzunca bir süre barış içinde yaşadılar. Ancak, ilerleyen zaman içinde anlaşma karşılıklı olarak ihlal edildi. Bu durum Bizansla Anadolu Selçuklularının arasını yeniden açtı. İki devlet arasındaki üstünlük savaşları, Miryakefalon Savaşı’nın Selçuklularca kazanılmasıyla noktalandı. (1176)
Eskişehir, Anadolu sağ kol güzergâhında yol kavşağı üzerinde olduğundan bir menzil olarak da büyük bir öneme sahiptir. Sefer sırasında ordunun konakladığı menzil noktalarından biri olan Eskişehir, 16. yüzyılda da bir menzil olarak hizmet verir. Resmi haberleşmenin sağlanmasında ve ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasında üstlendiği askeri işleviyle önemini korur. 16. yüzyılda Osmanlı tapu tahriri defterlerinde Dorylaion Kalesi “Şehröyük” olarak geçer. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi vakıf defterlerinde Şehröyük, saraya tay yetiştirmek üzere vakfedilir.
Eskişehir ve civarı, 1180 tarihlerinde tamamen bir Türk yurduna dönüşür. 13. yüzyılın sonunda Eskişehir, bir Türk kenti olarak Mahruse-i Sultanyüği adı ile uçta Anadolu Selçuklu Devleti’nin Sultanyüği (Sultanönü) Sancağı’nın merkezi olur.
Eskişehir Minyatürü - beyan- Menzil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han 29 Aralık 1536İmparatorluğun yeniden yapılanma ve merkezileşme süreci olarak tanımlayabileceğimiz 19. yüzyılda Eskişehir’in, idari yapısı sürekli değişim gösterir. Bu değişim Eskişehir’in iç dinamikleri (Ekonomik ve sosyal yapısındaki değişim) nedeniyle başlayan bir değişim değildir. Ülke genelinde mali askeri gerekçelerle yapılan yönetsel değişikliklerdir. II. Mahmut döneminde görülen mütesellimlik ve müşirlik idaresine bağlı sancak haline dönüştürülmesi ile Tanzimat dönemindeki muhassıllık ve kaymakamlık örgütlenmesi bu sürecin bir sonucudur. Nihayetinde 1864 Vilayet Nizamnamesi’nin uygulamaya girmesiyle birlikte Eskişehir, Hüdavendiğar Vilayeti Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza haline dönüştürülür. Ancak bu süreçte, kentin fiziki dokusunda ve sosyo-kültürel-ekonomik yapısında dikkate değer bir değişim yaşanmamıştır. Yalnızca, Eskişehir’in bu devrine ait en dikkate değer olgular, sınırlı da olsa devam edegelen lüle taşı ticareti ile Çifteler Hara-ı Hümayunu’dur. Eskişehir’in tarihsel sürecindeki esas kırılma 19. yüzyılın sonunda kente demir yolu gelmesi ve yoğunlaşan Kırım, Kafkas ve Rumeli muhacirlerinin yerleştirilmesi ile yaşanır. Nüfus kompozisyonu değişen kentte tarımsal üretim artar, ticaret gelişir. Çevre illerin ürünlerinin toplanıp, dağıtıldığı ticari bir organizatör haline gelir. Tarım dışında yeni iş alanları açılır. İş kültürünün gelişmeye başladığı kent, artık 20. yüzyılın başında görüldüğü gibi, küçük ve bakımsız bir kasaba değildir. Resmi yazışmalarda İstanbul ve İzmir’den sonra en ilgi çekici ve gelişmeye uygun şehir olarak tanımlanır. 4 Nisan 1915’te bağımsız sancak merkezine dönüştürülür. Çanakkale Savaşı sırasında padişah V. Mehmed Reşad, hanedan ve hükümet üyelerinin kente taşınması söz konusu olur.
İngilizler, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 22 Ocak 1919’da şehrin önemli merkezlerini işgal eder. 7 Ekim 1919’da bağımsızlığın sembolü olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Demir yolu yapımı tamamlanır, İstanbul-Eskişehir tre seferi başlar.Cemiyeti’nin Eskişehir Şubesi kurulur. Yurtsever halkın ve 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın çabalarıyla 1920’nin Mart ayında İngilizler şehri terk eder. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı’nın önemli dönüm noktaları Eskişehir ve çevresinde yaşanır. Yunanlılara karşı kazanılan 1. İnönü (6-10 Ocak 1921) ve 2. İnönü (23 Mart-1Nisan1921) Zaferleri Türk halkının bağımsızlığa olan inancını pekiştirir. Şehir, Eskişehir-Kütahya Savaşları’nda (10-25 Temmuz 1921) Türk Ordusu’nun daha fazla yıpranmaması için Sakarya’nın doğusuna çekilmesi sırasında 19 Temmuz’da boşaltılır. Yunanlılar 21 Temmuz’da şehri tümüyle işgal eder. Büyük Zafer’in kazanılmasından sonra 2 Eylül 1922’de şehir işgalden kurtulur.
Atatürk, birçok kez şehri ziyaret eder. 15 Ocak 1923 tarihli gezisinde, halkın Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği özveriden övgüyle söz eder. Şehir, Cumhuriyet döneminde yıldızı parlayan merkezlerden biri olur. 1925’te il olur. Tarım alanında büyük ilerlemeler kaydeder. Ancak ekonomi, demir yolu, Hava İkmal ve Şeker Fabrikası üçgeninde hayat bulur. Eskişehirspor, 1965’te kurulduktan hemen sonra büyük kulüplerin saltanatını sarsar. Eskişehir, yazar ve şairleriyle, çıkartılan dergileriyle kültürel alanda adından söz ettirir. Büyükşehir olan Eskişehir’de uluslar arası festivaller düzenlenir, kültürel ve sosyal alanlarda adeta bir rönesans yaşanır.